- Event4.0 | 4. Nesil Etkinlikler, Trend ve Gelişim Portalım

YENİ ÇIKANLAR

18 Ağustos 2021 Çarşamba

Bu yazı, liseden beri Turizm içerisinde büyüyen bir işçinin anlattığı bir ‘’kurumsal şirket’’ distopyasından ibarettir. Arif olanın anlaması, anlamayanın malum X CEO’ların mevcut IBAN'larına destek yaparak vicdan, ya da bizle kafa bulması dileği ile... 






Bu yazı uzun zamandır birikenlerin bir dışa vurumudur. Kimine göre bu distopyaya ithafen yazılan bir manifesto, kimine göre açık bir roman, kimine göre boş bir hikayedir. 


Bu açık romanı yazmak, başkalarını ve kendimizi aydınlatmak belki de bizim işimiz değildir, belki de bizim işimiz olmamasını düşündürenlere bir tepkidir.  Güzelliği de buradadır. Sorgulanabilir, bizim için en doğru düşüncenin ne olduğunu hala hissedebilir olmasıdır. 


Uzun zamandır kendimizi, sosyal medyada, resmi medyada, iş hayatında, arkadaş çevremizde, kendi çapımızda aynı düşünce akımımıza yakın olan kişilerle kısıtlayan bizlerin, farklı bakış açısına saygı duyma çabasıdır. 


Unutanlar için belki de demokratik bir yönetim kurulu toplantısıdır. Politik anlamda, kelime anlamında benim yazdığim bu distopik hikayeye saygı duyulmasına olan beklentim, ya da yazacağınız farklı görüşlere saygı duyma çabamdır. Fikirlerimize,’’evet aynen‘’ diyenler yerine ‘’hayır’’ diyerek tezlerimi çürütenleri görme çabası ve kafamızı kumdan çıkarma çabasıdır. 


Sosyal düzene ve demokratik özlemi hisseden beyinlere saldırı yapanlara, konuşmak isteyenlere yeni duygusal pazarlama teknikleri ile fark ettirmeden susturma çalışmaları yapanlara çomak sokmaya çalışmaktır. Otelde kalan üst kurul üyelerinin kapılarında yazan, ya da çalışanların beynine kazınan ‘’do not disturb’’ yazısını kaldırma çabasıdır. 


‘’Şirketlerin’’ Yönetim kurullarına muhalefettir. ‘’Muhalefet olması gereken çalışanların’’ yapamadığını hatırlatma çabası, kendi çapımca bir uyarı atışıdır. Tatil süreniz bitti ve artık odanızı boşaltın telefonudur. 


Kapasitemizin dolduğunu, kendi turizmci dilimizle kar paydaşlarımıza ‘’overbooking!  stop sale! ‘’ deme şeklidir. 


Duygularınıza hakim olamamak, çevrenizi, arkadaşlarınızı, işvereninizi, işçi olmayı unutan müşterilerinizi  karşınıza alma riskidir. Uzun vadede bu insanlara, içinde bulundukları ruh halinin onlarda yaratacağı tehlikenin farkında olmayanlara, Turizmcilerin diliyle ‘’wake up call’’  terimidir.  


Saatimizi olabildiğince erkene kurup, sabah egzersizlerimizi yaparak kafamızı, ruhumuzu aydınlatma çabası ve bir yoga etkinliği ile güne başlamaktır. Beyninizi açmaya çalışmaktır.


Ve kurumsal etkinliklerde boy gösteren kongre farelerini temizleme çabasıdır. 


Güzel ülkemizdeki ‘’şirketlerde’’ olan konuları acıyla takip ederken, pek çok kişiden nasıl bu hale geldiğimizi, zihinsel cinayetlerin, mental tecavüzlerin, zihni liyakatsizliğin, laiklikten uzak politikaların, demokrasiden uzak yönetimlerin sebebinin şu anki ‘’CEO ve YK’’ olduğu yanıtını alıyorum. Fakat değil. 


Bu sürecin sebebi, kendi arkadaşlarını, yoldaşlarını,  ruhunu üç beş kuruşa satmayı kısa vadede yüksek karlılık hedefleyen şirketlerin, karakterlerin ve beyaz yaka kisvesine bürünen karaktersizlerin bugüne kadar taşıdığı bir yük gemisidir. Ve bu yük gemisi artık su almaktadır. Her kamarasında karanlık baş gösteren, her yemeğinden kıl çıkan, attığınız her adımda çamura batan miçoların çalıştığı kuru bir yük gemisidir. 


Bu ızdırabın sebebi, emekçi dolu şirketlerin tepelerindeki kişilerin malum CEO’yu mumla aratan karakterlerle dolduğu, haksızlığa karşı kafasını kuma gömen 3D insan objelerinin kendilerini zengin etme ve alt tabakadaki işçileri görmezden gelerek her gün liyakatsizliğe biraz daha prim yapma çabasıdır. 


Bu suskunluğun yaratıcısı, CEO’yu ve kötü  yönetim kurulunu bahane ederek, yönetimlere darbe vuran insan objelerinin ‘’şirketlerin’’ kötü günlere gittiğini anlatma bahanesidir. Fakat asıl bu karakterlerin bizi karanlığa gebe bıraktığı ve her konuşmak istediğimizde IK’nın yolunu bize askerlikteki Dis-ko misali anımsatan düşüncenin arsız tutumudur, CEO’nun bizi şirket dışı etme korkusunun bir yansımasıdır.


Çiftçi ve işçi ‘’şirketin’’ efendisiydi, fakat şirket artık ne çiftçi, ne de tohumları eken, sulayan, büyüten bizleri görmek istemiyor. Karanlıkta gözleri kör olan ve CEO meraklısı kendi cebini doldurma cabası olan şirketler, çiftçinin elindeki tohumu yok pahasına satıp çiftçiye de yol vermeyi bir borç biliyor. Sonunda sadece YK ve CEO kazanırken onlara bu yolu açan meraklılar ise bir gün kapının önüne bırakılacağını farkına bile varmıyor.  


Aklı başında sosyalist takılan muhalif YK üyeleri ise bütün bu manzaralara karşı hala bize tepedeki patronu yerip X beyin koltuğundan kalkmamasından ne kadar mutsuz olduğundan falan bahsediyor. Lakin, sözde demokratik görüşe sahip takılan, fakat bunu zerre uygulamayan muhalif yönetim, X beyi koltuğundan 10larca yıldır indirmemiş olmasının sebebini bizlere bir türlü anlatmıyor. 


Artık transferler patladı, ne yolcuları taşıyacak sağlam bir araç ne de onları kaldıracak kaliteli oteller yok. Hepsi CEO X Beyin meraklısı halinde onu eleştirirken onunla aynı şeyi yaparak liyakatsizliği kendi işletmelerine taşıyorlar.  


Sözün özü şu ki, işçi kesimi gerçekten gücünü gösterip şirketini ayağa kaldırmadıkça,

CEO X Beyin muhalifi gözüküp onunla aynı şeyi yapan YK’lar ve sözüm ona çalışan kesim kendine gelmedikçe,

Asıl özlenen ‘’şirketin’’ sadece 30 ve50 ‘li yıllar arasında demokrası ile yönetildiğimiz ve sonrasında kendi Osmanlı özüne dönerek, aslında demokrasiden ne kadar uzak yapılara sahip olduğumuzu kabul etmediğimiz sürece,  

Muhalif takılan YK üyelerinin, bunların farkında olup bizlere bunları anlatmak yerine patronların koltuğunu ilkokul çocuğu gibi göz boyayarak sarsmaya çalışır gösterdiği sürece, bu coğrafyadaki şirketlerden, YK’lardan, işçi düşmanı beyaz yakalardan  ne vizyoner bir  C.F.O., ne sosyal demokrat bir C.E.O., ne de başka bir B.O.K. çıkmaz. 


Sözüm artık CEO ‘lara değil.  Muhalif yönetimlere. Ya doğruları söylemeye başlarsınız, ya da bizleri artık inandırmadığınız sürece, YK’da alacağınız yeni oylarda değil muhalif, bundan sonra basın Sözcüsü  bile olamazsınız. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder